23 Eylül 2017 Cumartesi

Hiçliğin Uzun Parantezleri

Neyi gözden kaçırıyorum?
Kimim ben?
Demin ne düşünüyordum?
Birşey söyleyecektim, çok da eğlenceliydi, dilimin ucunda...

Sen kimsin?
Ne istiyorsun benden?
Nasıl yardımcı olabilirim sana? Yoksa ben mi istemiştim yardımını?

Bu üstümdeki kıyafetler kime ait? Bu eller? Kırışmış biraz, bazı lekeler var üstünde, hatırladığım bana ait değil.

Bazen saçlar yapışıyor yüzüme, tanımadığım bir kadına ait gri-beyaz saçlar, uzun olmalı, yüzüme yapışacak kadar uzun...

Simsiyah kısacık saçlarım var benim, ipekliden rengarenk elbiselerim, kırmızı kalem topuk iskarpinlerim... Kırmızı da bir rujum olacaktı, kan kırmızı, onu arıyorum bazen aklıma gelince, hiçliğin uzun parantezlerinde...

20 Eylül 2017 Çarşamba

Duvar



Zordur insanın kendi duvarlarını yıkması... Öncelikle farkında olması gerekir o duvarların... Bilmiyorsa eğer, akvaryumun içindeki balık gibi yüzüp durur kendi sınırları içinde...

Gel gör ki, bir defa duvara toslamayagörsün insan... O zaman da hayat o duvardan ibaret olur sanki... Her daim bakar, sırıtır karşısında...

Bazen, bazıları, farkında olmakla birlikte duvarın, nasıl kurtulacaklarını bilemezler... Bir süre sonra yorulur yürekleri, yoklamaktan vazgeçerler... İşte o zaman roller başlar hayatın içinde, sahte hayatlar... Yokmuş gibi yaşarlar o duvarlar, kıyısına kadar gelip değmeden geçmekte ustalaşır insan bir süre sonra... Mutluymuş gibi, özgürmüş gibi, severmiş gibi... Hatta inandırır kendini seçimlerini yaşadığına...

İnadına alışamaz kimi de, bir çare arar durur duvarları yıkmak için, kimi zaman kafasını vurur duvarlara, kimi zaman kenarından yontar. "Rahat mı batıyor sana, beğenmediğin nedir, herkes senin gibi bir hayat yaşamak için çalışıyor, insan şükretmeli" en sık duyduğu sözler olmaya başlar...

Ama zamanla bir ışık sızmaya başlar yıpranan yerlerden, bir ferahlık hissi... Bir umut... Denemeye devam... En azından bir pencere açana kadar...


13 Eylül 2017 Çarşamba

Oyun

Fotoğraf: Utku Mersinli
Yıllarca "hayat bir oyun değil" diye kandırdılar bizi, hep ciddi olmamızı istediler... Oysa hayat dediğin bir oyun, eğlenmek için buradayız... Düşünsenize eğer eğlenmiyorsak ne işimiz var, neden bu kadar sıkı sıkı sarılıyoruz ki hayata?

Çocuktuk bir zamanlar, oynardık, ne çok oyunlar oynardık, ne oynardık, hiç hatırlamıyorum... Ama çok eğlenirdik, onu iyi hatırlıyorum... Akşamın sonuna, gecenin dibine kadar oynardık. Eve çağırırlardı sokaklarda koşarken girmesek diye diretirdik... Pazarlıklar, pazarlıklar...

Dışardan bakan birisi için deli deli koşuyorduk belki de sadece, ama biz ne oynuyorduk kim bilir? Arada düşüyorduk, dizimiz kanıyordu bazen, yaraya şöyle bir bakıp koşmaya devam...

Çadırlar kuruyor, saatlerce evcilik oynuyorduk, sahne yapıyor şarkılar söylüyorduk apartman sahanlıklarında...

Sonra bir saçmalık geldi üstümüze, belki de bir virüs? Oyun oynamayı bıraktık birden... Unuttuk hatta nasıl oyun oynandığını, büyüdük... Artık ciddi olmamız gerekiyordu

"Hayat bir oyun değil çünkü"

Hadi oradan, eğer eğlenmeyeceksek eğer, ne işimiz var bu hayatta?

HATIRLA

5 Eylül 2017 Salı

Yalnız

Fotoğraf: Scala Scaminia - Midilli

Uzaktaydım, yaklaşıyordum adım adım, buraları keşfetmek için geliyordum... Bir anda gördüm seni orada, öylece bekliyordun, kimi? Beni mi?
Gitmek istemiyordun, orada öylece kalmak istiyordun, belliydi bu. Yine de yalnız kalmaktan hoşnut değildin. Temiz ve iyi görünmene rağmen, yıpranmıştın hayattan, belliydi yüzeyde olmasa da içinde taşıdığın yaralar... Yemyeşil çimenler yerine o boz toprakta yatışında bir şeyler vardı bana beni hatırlatan... Uzaktan bakıyordun birbirine meyletmiş ılgın ağaçlarına, kendine benzer bir yan arıyordun onlarda, bulamıyordun belli ki... Nazlı nazlı sallanan dallarına bakıp iç geçirsen de gönlünün kırgınlıkları engel oluyordu burnunu onlardan yana çevirmeye...

Biliyorum, kendimden biliyorum... Kırgınlıklarına sarınıp yine de bir umut bekleyen, hala bekleyen, ama geleni göremeyecek kadar yaralı yüreğimden biliyorum.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...