4 Temmuz 2017 Salı

Sessizlik

Görsel: http://www.fotokritik.com/2378465/sessizligin-sesi
"Sessizlik çok hoş, motor gürültüsünden uzak olmak" diye başlayacaktım bu yazıya aslında... Ama asıl seslerin o motor gürültüsünden uzaklaştığınızda duyulduğunu söylemek istiyorum... Asıl sesler, yani doğanın sesleri... Kuşların cıvıltıları mesela, rüzgarın yapraklarla dansının tatlı hışırtıları, dalgaların minik çakıl taşlarını okşayışı, o pıt pıt ayak sesleri sincabın ağaca tırmanışı olsa gerek... Bu devamlı mırıltılar ağustos böcekleri mi yoksa çekirgeler mi?

İşte tüm bunları es geçip sessizlik diyoruz ya buna, en tuhaf hallerinden biri insanoğlunun ya da insankızının...

Sessizlik nedir? Neden buna sessizlik diyorum? Çok basit, çünkü tüm bu seslerin içinde de olsam, kendi sesimi duyabiliyorum, beni, Bahar'ı...

Duyduklarım pek hoşuma gitmiyor başlarda... Biraz vır-vır, biraz dır-dır... Yine de dinliyorum onları... Ne diyor, ne istiyor, anlamaya çalışıyorum...

İlk başlarda hoşuna gitmiyor dinlenilmek... O nedenle harekete geçmeye zorluyor beni... "Hadi kalk, daha yemek yapacaksın.", "Çamaşır bitmiş midir? Asmak lazım, kalk, hadi git bak.", "Sonra boş zamanım yok diyorsun, işte sana fırsat, hadi biraz kitap oku, kalk, git al kitabını"...

İşte o zaman inat ediyorum, kalkmıyorum. "Burada kalıyorum" diyorum o vıdıvıdıcıya... "Beklesin biraz işler.", tam aradığım BOŞ vakit bu işte... "Anlat bakalım, daha ne var, ne yok? Memnun musun halinden? Uzun süredir konuşamadık."

Sonra çözülüveriyor, başlıyor anlatmaya, neler neler... 

1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...