17 Ağustos 2016 Çarşamba

Yüreğinle gel

Yüreğinle gel bana, geleceksen eğer...
Bir işe gireceksen yüreğinle yap...

Yüreğin yoksa işin içinde, aklını da veremezsin,
Ben söylemiş olayım...
Aklın işin içine girmediğinde, zihninle yaparsın yaptığını...
Mantığınla sevemezsin bir insanı, bir olayı,
Yüreğin yoksa işin içinde,
Olsa olsa saçmalarsın...

Zihin karıştırır işleri,
doğrunu yanlışını şaşırırsın...
Aklınla bilemezsin görmediklerini,
Yüreğin yoksa işin içinde,
Hakikati sezemezsin...

Gözünün önündedir, göremezsin...
Burnunun ucundadır, duyamazsın...
Yüreğin yoksa işin içinde,
Bilsen de bilemezsin...

4 Ağustos 2016 Perşembe

Gülümsüyorum

Görsel: Todd - Dünyanın en çirkin çocuğu
Kutlukhan Perker
Bazen aklıma bir düşünce geliyor, hınzırca gülümsüyorum kendi kendime... Sanki bir planım varmış gibi... Tüm o kötülüklerin intikamını bir hamlede alacakmışım gibi, hınzırca gülümsüyorum... Adım adım değil, yavaş yavaş olgunlaşmış bir meyve gibi değil... Bir hamlede, tek bir hareket ile, bir anda tüm o yılların, ağır ağır kazanda kaynayan tüm o eziyetlerin intikamını alabilecekmişim gibi...

Gülümsediğimi gördüğünde yüzünde beliren tereddütü görüyorum, bir anlık şüphe gölgesi geçiyor gözlerinin ardından, "acaba" diyorsun, hissediyorum. Sonra sen de gülümsüyorsun bana... Sanki sonsuz sevecenlik kaynağıymışsın gibi, sanki biricik aşkına gülümsüyormuşsun gibi... Bir tek çizgi bile kalmıyor yüz hatlarında kafandan geçen soru işaretini gösterecek... Ama ben hissediyorum... Çünkü kurban bilir celladını... Bir tek kurban tanır celladını...

3 Ağustos 2016 Çarşamba

Kahve

Kahve, sanki eşlikçidir, yol arkadaşıdır, suç ortağıdır, fark ettiniz mi hiç? Kahve hep ikilidir... Kitap ve kahve; kahve ve sigara, kahve ve sohbet, kahve ve çikolata... Asla tek başına değildir kahve... Kimi zaman dostluklara yoldaştır, kimi zaman geceye arkadaş... Bazen bitmesin istenenlerin sonuna eklenir... İyi bir yemeğin arkasından bir fincan kahve, geceyi erken noktalamamak için bir tane daha...

"Gel beraber bir kahve içelim" deriz dertleşmek istediğimizde... İşe ara vermek için kahveye sarılırız... Miss gibi kokusunu içimize çeker, yalnızlığımıza destek ararız... Mutlu günlerimizde bir fincan kahve ile başlarız tatlı sohbetlerimize...

Kahve asla tek başına değildir, bir eşlikçi arar yanına, bir suç ortağı, asla yalnız içilmez... Ya yanınızda biri vardır, ya aklınızda...

2 Ağustos 2016 Salı

Öteki

İnsanın doğasında varmış, ben ve öteki diye ayırmak... Öyle diyor okuduğum kitap... Bu ihtiyaçla doğmuş hep ayırmalar... "Ayrım yapmayacaksın" lafının içinde bile ayrım geçiyor ya, öyle işte... Ben ve öteki...

Fuzuli'nin dediği gibi; "Karıncayı bile incitmem deme, bileden incinir karınca"... Takım tutmam, kendimi de öyle pek bir gruba ait hissetmem genellikle, yine de çoğunlukta olunca, fark etmiyor insan ötekileştirmenin ne kadar tehlikeli olduğunu... Hep bir ait olma ihtiyacı... Hani hiçbir yere ait değilim deseniz, yine de ait olmayanlara ait muamelesi görürsünüz... Küme dışı, dışa düşen, ayrık...

Oğuz Atay bile Tutunamayan'ı yazmamış, onları ötekileyip Tutunamayanlar demiş adına... Tutunamayanlar bile bir grup yani...

Dedim ya, insanın doğasında varmış gruplara ayırmak, dualitenin bir gereği belki de... Oysa ne güzel demiş Yunus, "Bir ben vardır bende, benden içeri..." 

1 Ağustos 2016 Pazartesi

Estetik

Görsel: pixabay.com
Estetik kaygısı diye bir terim var... Bildiğin kontrol düşkünlüğü... Her şeyin güzeli olacak, her şey düzgün olacak, saksıdaki çiçekler bile rengarenk, kafasına göre olmayacak, hepsi aynı renk, tek sıra olacak... Doğa bu, onun estetiği kendinde, uyar mı senin estetik adı verdiğin nizamına... İlla ki, o güzelim kırmızı begonyanın yanından bir semiz otu sürüverir, bir karga gelir, öbür saksının içine bir ceviz dikiverir... Berikinden papatya fışkırır baharda... Doğanın estetiği kendindedir, sen anlayamazsın, geleni şükranla karşılayıp bağrına basarsın ancak...

Bunu kavrayamamaktandır işte insanın doğa ile savaşı... İlla ki benim istediğim gibi olacak derdinde olmasa insan, görecek o muazzam dengeyi, eksik yapraklı papatyanın kendi içindeki estetiğini... Renklerin tek tip dışındaki ahengini... Doğayı takdir etmeyi, verdiğini kabul etmeyi öğrenmeden verdiğin her savaş boşuna...

En büyük yanılgı şu gerçeği unutmaktır: Doğa her zaman galip gelir...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...